Saturday, November 21, 2009

26. Bilişim Kurultayı: 18-20 Kasım 2009 - Ankara

Türkiye Bilişim Derneği (TBD) tarafından düzenlenen 26. Bilişim Kurultayı 18.Kasım.2009 – 20.Kasım.2009 tarihleri arasında başarı ile gerçekleştirildi.
İstanbul Üniversitesi Enformatik Bölümü, kurultaya içinde Bölüm Başkanı Doç.Dr. Sevinç GÜLSEÇEN ile öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Fatih GÜRSUL’un da bulunduğu doktora ve yüksek lisans öğrencilerinin yer aldığı 22 kişilik bir ekip ile aktif katılım gösterdi. Kurultay boyunca yayınlanan 28 adet bilimsel bildiriden 5 adedinin İstanbul Üniversitesi akademisyenleri ve öğrencileri tarafından hazırlanmış olması büyük bir gurur kaynağıydı.
17 Kasım’ı 18 Kasım’a bağlayan gece saat 00:00’da AKM’nin önünden kafilenin bir kısmı ile hareket eden üniversiteye ait servis aracı, Kadıköy Evlendirme dairesi önünden kafilenin diğer yolcularını da alarak Ankara yoluna çıktı. Oldukça keyifli geçen yolculuk sonrasında sabah saat 7 civarında Ankara’ya ulaştık. Hacettepe Üniversitesinde yaptığımız kahvaltıdan sonra Bilkent Üniversitesi ve ÖDTÜ içerisinden geçerek kurultayın açılışına katılmak üzere Rixos Grand Ankara’ya ulaştık.
Kurultay’ın açılış konuşmaları, bilinen sıkıcı bürokratik konuşmalardan çok öteydi. Değerli konuşmacılar arasında Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM, TBD Başkanı Turhan MENTEŞ, Eczacıbaşı Yönetim Kurulu Başkanı Faruk ECZACIBAŞI, Turkcell Genel Müdürü Süreyya CİLİV, Araştırmacı-Şair Sunay AKIN vardı. Herbirinin konuşmalarını diğer yazılarımda ayrı ayrı yazacağım.
Açılış konuşmaları bittikten sonra öğlen yemeğimizi hotelde yedik ve önceden planlandığı gibi Ankara Üniversitesi bünyesinde bulunan Uzaktan Eğitim Merkezi’ni ziyaret ettik.
Sonrasında 2 gece konaklayacağımız yer olan Tedaş Misafirhanesne gittik. Daha önce birkaç farklı misafirhanede konaklamıştım. Ancak bir misafirhanenin Tedaş Misafirhanesi kadar konforlu ve temiz olabileceğini hiç düşünmemiştim. Birçok 3-4 yıldızlı birçok hotelden çok daha temiz ve kullanışlı biryer.
Çantalarımızı odalarımıza yerleştirdikten sonra akşam yemeğimizi yemek üzere kafilenin akşam yemeklerine 3 gün boyunca sponsor olan Kardelen Canlı Alabalık Tesislerine gittik. İnanılmaz lezzetli yemeklerin yanında güleryüzlü servis personeli ile daha ilk günden gönlümüzde taht kuran tesiste zengin balık çeşitleri ve ızgara alternatiflerinden oluşan yemeklerimizi yedik. Sonrasında yine Rixos Granda Ankara’da Kurultay’ın açılış kokteyline katıldık. Kokteylin ardından konaklama yerimiz olan Tedaş Misafirhanesine döndük. Birinci gün böylece bitmiş oldu.
İkinci güne misafirhanede yaptığımız iki çeşit zeytin, üç çeşit peynir, bal, tereyağ, böğürtlen, yumurta, salatalık, havuç, poğaça, ekmek ve sınırsız çaydan oluşan son derece zengin kahvaltı ile başladık. Kahvaltı sonrası sabah oturumlarını izlemek üzere konferansın yapıldığı hotele gittik.
Eş zamanlı birçok salonda farklı oturumlar yapıldığından ancak kendi izlediğim oturumlar hakkında bilgi verebileceğim.
İşnet’in çalışmaları hakkında bilgi edindiğim ilk oturum sonrasında Bilişim’de Kadın Başarı Öyküleri başlıklı oturumu izledim. Kendi alanlarında üstün başarılar göstermiş olan çok değerli dört kadın bilişimcinin kendi hikayelerini anlattıkları oturum yoğun ilgi gördü.
Sabahki oturumların bitmesini müteakip öğlen yemeklerimiz olan kumanyaları alarak Anıtkabir Ziyaretimizi gerçekleştirmek üzere yola çıktık. Yolculuk esnasında yemeklerimizi yedik. Saat 14’te başlayacak olan tören için oldukça yerinde bir zamanlama ile 15-20 dakika kadar öncesinde tören alanında hazır bulunduk.
Doç.Dr. Sevinç GÜLSEÇEN başkanlığında heyet olarak Atatürk’in mozolesine çelenk koyduk ve saygı duruşunda bulunduk. Ardından Anıtkabir Müzesini rehber eşliğinde gezdik. Anıtkabir Derneği bünyesinde faaliyet gösteren ve çok güzel hatıra ürünleri temin edebileceğiniz işletmeden alışverişlerimizi yaptıktan sonra akşam yemeğimizi yemek üzere Kardelen Tesislerine gittik. Bir önceki akşam yaşadığımız ziyafetin ardından herkes birbirine önceki yediği yemeğin lezzetini tarif ediyor, diğerlerinin yedikleri hakkında bilgi sahibi olup birbirinden farklı lezzetleri tecrübe etmek istiyordu. Ne seçersek seçelim, lezzeti bir önceki tercihimizi aratmıyordu.
Akşam yemeğini müteakip dinlenme tesislerimize geri döndük. Grubun bir kısmı Ankara’nın akşam eğlence mekanlarını keşfetmek üzere serbest zamanlarını kullanırken bir kısmı da ertesi günkü sunumlarına hazırlanmak üzere konaklama yerinde kalmayı tercih ettiler. Bazı arkadaşlarımız hem akşam eğlence mekanlarını keşfettiler hem de sonrasında sabaha kadar uyumayıp ertesi gün için son hazırlıklarını gözden geçirdiler :) İkinci gün bu şekilde bitmiş oldu.
Üçüncü gün yine misafirhanede yaptığımız harika bir kahvaltı ile başladı. Konaklama yerine bu gezi için birdaha dönmeyecek olduğumuzdan kahvaltı sonrası eşyamızı otobüse yükledik ve 3. Gün oturumlarını izlemek üzere yola koyulduk.
Üçüncü günün ilk oturumu izleme tercihimi birçok kişi ile beraber Ceo Forum Paneli’ni izlemekten yana kullandım. Fatih ÇEKİRGE tarafından yönetilen panel’de Turkcell, Vodafone, Intel, Goldengate, Hexagon ve Havelsan’dan gelen birbirinden değerli üst düzey yöneticiler panelist olarak yeraldı .Bu panel ile ilgili ayrıca bir yazı yazacağım.
Panel’in bitiminde öğlen yemeklerimizi yedikten sonra bilimsel otorumları izledik. Oldukça yeni bilgilerin yer aldığı araştırmaların yanında, değişik ihtiyaçlara çözümler üreten uygulamalar hakkında bildiriler izledik.
Bilimsel bildiri oturumlarının ardından üçüncü günün akşam yemeğini yemek üzere Kardelen Tesislerine doğru yola çıktık. Önceki iki günlük harika yemek tecrübelerinden sonra bir üçüncüsünü daha yaşadık. İki saate yakın süren yemekten sonra belki de birçoğumuz ayrılmayı hiç istemediği halde önümüzde aşılması gereken uzun bir Ankara-İstanbul yolu vardı.
Saat 19 civarında Ankara’nın en güzel tarafı olan İstanbul yolculuğu için yola çıktık :)
Yolculuğun neredeyse yarısına yakını, şarkılar-türküler eşliğinde nasıl olduğunu anlamadan geçti. Saat 22’den sonra üzerimize çöken tatlı yorgunluğun etkisi ile yolculuğun ikinci yarısı biraz daha sakin geçti. Saat 1 civarında İstanbul’un ilk yolcularını Kartal’da servis aracından indirdik. Yaklaşık 1 saat kadar Göztepe, Taksim, Fatih, Edirnekapı, Bahçelievler derken Küçükçekmece ve Avcılar’da servis aracı boşaldı.
Dolu dolu geçen 3 günlük etkinlik süresince değerli sektör çalışanlarından önemli hayat tecrübeleri edindik.
26. Bilişim Kurultayı, TBD’nin kuruluşunun 38. senesinde Bilişim Politikaları konusu üzerine odaklanmıştı. Türkiye’deki bilişim sektörüne yön veren içerikleri ile daha nice Kurultaylarda görüşmek dileği ile...

Thursday, November 12, 2009

Şans oyunları ve fiyat - değer ilişkisi !

Şans oyunlarında ilginç bir terminoloji vardır. Örneğin sayısal loto ya da süper loto gibi oyunlarda “6 bilen” diye bir ifade kullanılır. Bilmek ! bu mümkün mü? Bilmek kelimesinin ne işi var orada? Hafızada varolan birşeyi çağırmıyoruz ki. Tamamen tesadüfi bir durum. Bilmek niye?
Basit: pazarlama stratejisi. Herkes bilmek ister. Bilgi güçtür. Kolay elde edilmez. Ama tabi oyun bir şekilde cazip gösterilecek ya. Neyse....
Sayısal Loto veya Süper Loto gibi şans oyunu adı altında pazarlanan uygulamaların son derece zararlı olduğunu düşünenlerdenim. Sebebine gelince:
Yok efendim kumardır, haramdır v.s. gibi sebeplerle değil. Tamamen mantıklı yaklaşıyorum olay. Kazanmama olasılığınız çok daha fazladır ve katıldığınız her defada zihninize “Başaramadım, Kazanamadım” gibi mesajlar verirsiniz.
Bu deneyim, bilinç altı seviyede bir başarısızlık referansı olarak kayıt edilir. Çünkü kazanamadınız. Olmadı. Birşey yaptınız. Buna umut bağladınız. Ve başarısızlıkla sonuçlandı. Bu bir tecrübedir. Bunun için zaman, emek ve para harcadınız. Miktarı hiç önemli değil. 1 lira da olsa, 100 lira da olsa daha fazla ya da daha az da olsa burada önemli olan ölçü değil. Olayın deneyim boyutu önemli.
Zihin değerlendirmeyi çok basit yapar. Kazandım mı? Kaybettim mi? Bu deneyimin sayısı arttıkça kişi kendi kendisine “ben hiçbirşeyi beceremeyen birisiyim” inancını geliştirmeye başlar. “uğraşıyorum uğraşıyorum ama olmuyor” diye bir düşünce oluşur bilinç altı seviyesinde. Biryerlerde birşeyi başarmak ile ilgili karar vermesi gerektiği zaman, risk alması gerektiği zaman bu bilinç altı seviyedeki gizli kararlar kişiyi etkiler. Çünkü kişinini geçmişi, o her anını, geleceğini etkiler.
Sürekli başarılar elde eden birisinin yeni girişimlerinde de başarılı olması ihtimali daha yüksek olduğundan bunun tersi de geçerlidir. Birsürü “başaramadım” tecrübesi olan birisi, yeni birşeye başladığı zaman onu da başaramayacağına inanarak başlar. İnancı, tüm davranışlarını etkiler. Mücadeleciliğini zedeler.
Şans oyunlarındaki şansınızın ne kadar düşük olduğunu ve katılmak için ödediğiniz bedelin değerini bu şans oyunlarından birisi olan Süper Loto üzerinden kısaca incelemek gerekirse:
Büyük ikramiyenin verildiği sayıların tek bir sırada yer alması olasılığı
54 x 53 x 52 x 51 x 50 x 49 = 18.595.558.800’da bir kadardır.
Onsekizmilyarbeşyüzdoksanbeşmilyonbeşyüzellisekizbinsekizyüzde bir olasılıkla kazanma şansınız var!
Bu demek oluyor ki kazanmanızı garantilemek istiyorsanız bu kadar adet satır şans oyunu oynamanız gerekiyor. Bu durumda bu yazıyı yazdığım 12.11.2009 tarihindeki bedeller üzerinden bir satır 1 lira olduğundan kazanmayı garantilemek için 18.595.558.800 TL tutarında kupon yatırmanız gerekiyor.
Peki bu durumda kazanacağınız para ne kadar? Oyunun kuralı gereği bir kupona birden fazla sayıda ikramiye isabet etmesi durumunda en büyük ikramiye verilir. Yani siz 18.595.558.800 TL harcayıp büyük ikramiyeyi kazanırsanız alacağınız ödeme (şan oyunu birkaç hafta devrettiyse) 9 milyon lira civarında ancak olabiliyor.
Harcadığınız para ile kazandığınız para arasındaki oran
18.595.558.800 / 9.000.000 = 2066
Kazandığınız paranın ikibinaltmışaltı katını harcamış oldunuz. Başka bir deyişle, tüm olasılıkları denemiş olsanız dahi oyunu organize eden kurum sizin kazandığınızın 2066 kat daha fazlasını kazanıyor.
Başka bir ifade ile 1 lira karşılığında oyuna katılarak satın aldığınız bir satırlık numaraların asıl değeri
1 / 2066 = 0,000483987
Kadardır. Kabaca ödediğiniz bedelin 2066’da biri kadar değerde bir karşılık alıyorsunuz.
Yine başka bir deyişle 1 TL’lik ürünü 2066 TL’ye alıyorsunuz.
Bilmiyorum anlaşılır oldu mu?
Her durumda kaybediyorsunuz. Bırakın bunlara umut bağlamayı da işinize gücünüze bakın. Çalışın, uzmanlaşın. Kendiniz kazanın. Çalışıp kazanmaya odaklanırsanız emin olun uzun vadede büyük ikramiyedeki kadar para kazanabilirsiniz. Hatta daha da fazlasını kazanabilirsiniz.
En basitinden büyük ikramiye ile boğazda bir yalı bile alamıyorsunuz. O halde bu kadarcık az tutarlara umut bağlayıp bilincinize birsürü başarısızlık mesajı yaratmanın anlamı var mı?

Monday, November 9, 2009

Güzel Hava - Güzel Pazar - 08.11.2009

Pazar sabah 5 gibi uyandım. Evet hiç normal değil. Pazar günü sabahın beşinde insan neden uyanır ki
Biraz yattım ama yok. Zerre kadar uyku yok gözümde. Kalktım. Hava müthiş. Bir önceki gün de çok güzeldi. Çalışmıştım Cumartesi günü.
Pazar günü de hava böyle güzel olsa diye düşünmüştüm hatta. Pazar sabahı o güzel havayı görünce “bu hava içerde harcanmaz” dedim.
Kısa bir sabah sporu yapmak için bisikletime binip florya sahile doğru gittim. Önce hava biraz serin gibi geldi. Ama sonra güneş hafiften yükselmeye başladı. Amacım yeşilköye kadar gidip dönmekti. Yeşilköy sahilin en uç noktasına vardığımda gittiğim yol yaklaşık 10 km kadar görünüyordu. Güneş biraz yükselmiş. Eve doğru döndüm yönümü. 100 metre gidemedim. Bu havade eve gidip ne yapayım J sahil yolundan kaptırdım Sultahahmet’e doğru. Erken saatte çok güzel oluyor oralar. Eski konakların olduğu arasokaklarda dolaştım biraz. Saat 9 gibi küçük bir büfede güzel bir kahvaltı yaptım. Sonra Sirkeci üzerinden Karaköy’e. Oradan Tophaneye. Eveeet, Bienalin son günüydü. “İnsan Ne ile Yaşar”. 9:45 gibi oradaydım. Saat 10’da açılıyormuş. 15 dakika kadar oyalandım. Açıldı. 1 saat kadar Benal’i gezdim. Sonra Beşiktaş’a doğru yollandım. Dolmabahçe sarayının arka tarafındaki çınar ağaçlarının olduğu yolu çok severim. Büyük bir keyifle geçtim o yoldan. Beşiktaş üzerinden Ortaköy’e doğru devam ettim. Pazar günü bisiklet gezisine çıkan sadece ben değilmişi. Beşiktaş’tan itibaren 40’lı yaşlardaki bir bisiklet sever ile devam ettik yola. Boğaz boyunca yoluma devam ettik. 2. Köprünün de altından geçtik. İstinye’ye kadar beraber gittik. İki kişi daha da keyifli oluyor. Yol arkadaşım ile İstinye’de ayrıldık. Ben Sarıyer’e doğru devam ettim. Emirgan ne kadar güzelmiş. Adını duyuyordum ama gezerek, yavaş yavaş hiç geçmemiştim oradan. Sarıyer’e vardığımda bisikletim kilometre göstergesi 60 km’yi geçiyordu. Asker arkadaşım Hüseyin’i aradım. Orada yaşıyor. Görüştük. Güzel bir öğlen yemeği yedik. Biraz muhabbet ettik. Saat 15:30 gibi geri dönüş yoluna çıktım. Aynı yoldan dönmek niyetindeydim ama güneş erken batacağından yolu biraz kısaltmak için istinye’den sonra yokuşa dönüp İstinye Parkın yanına çıktım. Orada Ayazağa tarafa yolculuk çok hoştu. Derken 4. Levent, Levent, Zincirlikuyu üzerinden geçip Yıldız Yokuşundan saatte 55 Km hızla aşağı doğru salındım. Beşiktaş üzerinden tekrar Sirkeciye vardığımda hava iyiden iyiye kararmıştı. Sahil yolundan gitmek vardı ama karanlık olduğundan ve gün içinde yaptığım toplam yol 90 Km’yi geçtiğinden treni tercih ettim. 45-50 dakika sonra Küçükçekmecedeydim. İstasondan çıkıp o yolun üstüne bir de Çekmece Bayırını tırmandıktan sonra liseden bir arkadaşım ile daha görüştüm. Saat 9’a kadar onların evindeydim. Saat 10 gibi eve geldiğimde kilometre göstergesi 96,87 Km’yi gösteriyordu. Dakikadaki pedal sayım ortalama 52. Toplam bisiklet sürme zamanım 6 saat 42 dakika.
Küçük bir hesapla günlük pedal devir sayım:
6 saat 42 dakika= 402 dakika
1 dakikadaki pedal sayısı: 52
Günlük pedal sayısı: 402 x 52 = 20904 pedal

Güzel bir Pazar günü oldu.